Bölgemizdeki dış ilişkileri analiz edecek olursak, korku ve tehlikelere karşı bir dal arayışı ile küresel güçlerin gölgesi altına girme arzusunu daha net anlayabiliriz. Ne demek istiyorum? İran, Orta Doğu'nun kilit ülkelerinden biri. Dil ve meshepsel olarak Araplar ve Türkler'e yakın olmayan çok uluslu bir devlet. Çok uluslu oluşununu kendi içerisinde çoğunluğu oluşturan Şii inancıyla sağlamaktalar. İsrail ile birbirlerini potansiyel tehdit olarak görmekteler. Bu aslında madalyonun görülen yüzü. Diğer yüzde ise son dönemde giderek önemini arttıran bir Güney Azerbaycan sorunu gelmekte.
İran; Azerbaycan-Ermenistan arasında yaşanan Karabağ sorununa, kendi meshebinden olan Azerbaycan yerine Ermenistan'ı desteklemesinin bir sebebi var. Aynı şekilde İsrail'in de Azerbaycan'ı desteklemesinin bir sebebi var. Azerbaycan kendisine ait olan işgal altındaki Dağlık Karabağ bölgesini yeniden topraklarına katınca İran'ın etekleri tutuştu. Çünkü Nahçivan ile Azerbaycan'ın arasında bulunan ve açılması yakın olan Zengezur koridoru açıldığında bölgedeki kartları yeniden dağıtacak. Zengezur koridoru açıldığı anda Türkiye'den Doğu Türkistan'a kadar olan bölge kesintisiz bağlanmış olacak.
Ermenistan'ın Azerbaycan, Gürcistan ve Türkiye ile sorun yaşaması, dünya ile tek bağlantılarının İran üzerinden sağlanmasına sebep oluyordu. Zengezur koridoru açıldığında Ermenistan tamamen kapana kısılmış fare gibi kısılacak. Diğer açıdan baktğımızda ise Ermenistan, İran'ın Rusya ile arasında köprü vazifesi görmesi ve bu köprünün artık ulaşılamaz olması da İran'ın işine gelmeyecektir. Kendilerini çevrelenmiş hisseden İran, bunlar yaşanmasın diye Dağlık Karabağ meselesinde Ermenilere destek verdi. Ek olarak belirtmekte fayda var, Türkiye'nin İran'ın komşusu Pakistan ile 100 yıllık bir dostluk sürdürmesi İran'ı diğer endişelendiren bir konu.
Bölgede kilit ülke olması sebebiyle İran'ın güçlenmesini istemeyen ve Rusya ile köprüsünün mecazi anlamda yıkılmasını isteyen İsrail, bu sebepten dolayı Azerbaycan'a destek verdi. Bölgede güçsüz bir İran, en çok İsrail'i mutlu edecektir. Hatta İsrail'de halkın sokağa dökülüp, İsrail, Azerbaycan ve Türk Bayraklarını sallaması çok dikkat çekici bir görüntüydü.
Bir diğer ülke ise Suriye. Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulmasından sonra Suriye ile ilişkilerimiz hep nane limon olmuştu. Öncelikle Fransızların Suriye'ye verdiği toprak sözünü tutmayışı ve beklediklerinden daha ufak toprak parçasına ülkelerini kurması içlerini acıtan bir hâl oluşturmuştu. Bunun ardından Hatay'ın referandum ile Türkiye topraklarına katılması Suriye'nin Türkiye'ye tavır almasına yol açtı. Bunu bir türlü kabul etmediler ve her zaman Hatay'ı işgal edilmiş şehirleri olarak yeni nesillerine öğrettiler. Böylece her Suriyeli, Hatay'ın kendi topraklarına katılması hülyası ile büyüdü. Şimdi o Suriyelilerin Hatay'da ve bölge coğrafyasında çoğunluğu oluşturması ne kadar sakıncalı bir durum ortada. Bu başka bir makalenin konusu.
Türkiye; 1954'te Pakistan, 1955'te Irak ile imzaladığı dostluk ve iş birliği anlaşmasının ardılı olarak İran ve Birleşik Krallık'ın da dahil olmasıyla Bağdat Paktı kuruldu. Türkiye ile arası bozuk olan ve çevresinin bu pakt ile sarılması, Suriye'nin Rusya ile yakın ilişki kurmasına sebep oldu. Rusya'nın yüzyıllardır arzuladığı sıcak denizlere inme politikası, Suriye'ye sahip çıkmasının sebeplerinden biridir. Suriye iktidarı bugün bile Rusya'yı koruyucu olarak kabul edip, politika oluşturmaktadır.
Bir diğer ülke Gürcistan. Gürcistan'ın demografik yapısı biraz karışıktır. İçerisinde çok fazla etnik yapı oluşturduğu için dış güçler tarafından çok çabuk etkilenmektedir. Son yıllarda Rusya ile arasının açılması, Rusların bu etnik gruplardan biri olan Abhazaları kışkırtmasına sebep olmuş ve Gürcü iktidarının bir nevi kulağını çekmiştir. ABD, Gürcistan'ın jeopolitik konumundan yararlanmak için Gürcistan'ı NATO üyesi yapmak istemektedir. Türkiye'yi yöneten iktidar da buna maşa olmaktadır. Rusya bunu engellemek için etnik grupları etkilemekten çekinmemekte ve ısrarla iç karışıklık çıkartmaya çalışmaktadır. Ermenistan, Gürcistan'ın bazı rayonlarında hak iddia etmekte ve Rusya'nın Gürcistan'ı sıkıştırmasından keyif almaktadır. Rusya genel olarak Sovyet zamanından kalan tüm toprakları yeniden bünyesine katmak için çalışmalar yapmakta ve bunu kendine hak olarak görmekte. Bu yüzden Sovyet döneminden sonra bağımsızlıklarını ilan eden tüm ülkelerde etkisini sürdürmekte ve üzerlerine korku salmaktadır.
Yunanistan konusu diğerlerinden biraz daha farklı. Burada ticari bir rant söz konusu. Yunanistan'ı Türkiye ile korkutup silah satan ülkelerin başında Fransa geliyor. Yunanistan'ın battıktan sonra yapılandırılan borcuna rağmen her sene suni bir "Türkiye krizi" çıkartılıp daha sonra silah ticaret anlaşmaları ile Yunanistan borçlandırılıyor. Yunanistan'ın da bu oyuna gelmekten başka çaresi var mı tartışılır. Böylece, bir takım yazarlar tarafından Avrupa'nın başkenti Antik Yunan'ın günümüzdeki topraklarını ömür boyu sömürge yapmış, kullanmaktalar.
Bulgarlar aslen Türk koluyken, Slavlaşarak Türk düşmanı haline gelmiş bir millettir. Sosyalist dönemde Türklere çok sayıda zulüm yapmış, zorla isim ve soyisimlerini değiştirmiş, ülkenin çeşitli yerlerine sürgün etmişlerdir. Bugün azımsanamayacak Türk nüfusuna karşın, Sosyalist dönemden kalma iyi ilişkilerinden dolayı Rusya'ya güvenerek alttan alttan Türk düşmanı politika izlemeye devam etmekteler.
BERK ŞİMŞEK
07.10.2021