Uzun zamandır gündemi meşgul eden bir konu var; F16 ve F35 meselesi. Bende bu konuda bazı bilgiler aktarıp yorumlamak isterim. Daha önce Rusya ve Ukrayna meselesi için bir yazı kaleme almıştım. Bu sefer konuyu başka bir yerden alıp bağlayacağım.
Bildiğimiz üzere Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra Rusya önemli bir toprak kaybına uğramıştı. Ben de Rusya’nın bu toprakları geri almak için zaman kolladığını yazmıştım. Amerika Birleşik Devletleri, Sovyetler Birliği’nden ayrılıp bağımsızlığa kavuşan bazı devletleri kendi lehine çekip Rusya’yı kıstırdığı bilinen bir gerçek. ABD, Gürcistan’ı NATO’ya almak istediğinde Rusya Gürcistan’ı vurup Gürcistan’ı ikiye bölmüştü. NATO, Ukrayna’yı kendine çekmek istediğinde Rusya aynı şekilde Ukrayna’ya saldırdı. Şimdi buraya kadar daha önce yazdığımdan farklı bir durum yok. Yalnız gözden kaçırılsın istemediğim bir konu var. Neden Ukrayna’yı NATO’ya almak istiyorlar? Demin bu soruya yazdığım bir cevap var; Rusya’yı kıstırmak için fakat konu bu kadarla sınırlı değil. Bunu anlatıp bizimle alakalı yere bağlayacağım.
Rusya’nın dünyanın en zengin doğalgaz ülkesi olduğunu biliyoruz. Biz nasıl Mavi Akım Boru Hattı ile Rus gazını alıyorsak, Avrupa da Trans Sibirya Boru Hattı ile Rus gazını alıyordu. Bu hat 4500 km uzunluğunda ve Ukrayna’nın bir ucundan diğer ucuna kadar uzanıp daha sonra Slovakya, Macaristan ve Romanya’ya ulaşıyor. Yani burada Ukrayna kilit ülke konumunda. İşte ABD’nin tabiri caiz ise gazlaması ile Ukrayna Rusya’ya kafa tutmaya başlıyor. Çünkü Ukrayna’nın düşünmesine göre eğer bu boru hattını keserlerse, Rus ekonomisine büyük zarar verebilirler. Bunu tehdit amaçlı kullanıp çeşitli avantalar istemeye başladılar. Rusya bu durumdan memnun olmasa da el mahkumdu. Rusya bu durumdan kurtulmak için Kuzey Akım isimli bir boru hattı inşasına başladı. Bu hat Rusya’dan Baltık Denizi’ne girecek, oradan hiçbir ülke sınırına girmeden direkt Almanya’ya bağlanacaktı. Aslında Almanya için büyük fırsattı. Hem vatandaşların ısınması hem de gelişen Alman sanayisi için doğalgaz gerekliydi ve aynı zamanda Rus gazı Almanya üzerinden Avrupa’ya dağılacağı için Almanya maddi olarak kazanç elde edecekti. Bir taşla birçok kuş vuracaklardı. Merkel ile Putin el sıkıştılar ve bu hattı inşa edip devreye soktular. Kısa bir süre sonra bu hatta paralel bir boru hattı daha inşa etmeye karar verdiler. Aynı ismi taşıyan yeni boru hattı bu kez İsveç ve Finlandiya’nın deniz sınırından geçecekti. İzin alma kısmını Merkel yaptı ve iki ülkeyi de ikna etti. Yalnız bu durum Amerikan Emperyalizminin bardağını taşırdı. Bir anda sebepsiz yere Merkel’in sağlığı bozuldu ve siyaseti bırakma kararı aldı. Sanki sihirli el taşların yerlerini değiştiriyordu. Yerine gelen Alman başbakanı daha ayağının tozuyla Kuzey Akım 2 projesinin asla tamamlanmayacağını söyledi ve projeyi iptal etti. Bu Rusya için çok büyük bir darbe niteliğindeydi. Yetmedi, Ukrayna’nın NATO’ya ve AB’ye alınacağı söylemleri hız kazandı. Bu Rusya’yı çileden çıkardı ve Ukrayna’ya savaş açtı.
Peki Ukrayna, Gürcistan örneği yakın tarihte gözümüzün önünde dururken, nasıl bu kadar ahmakça hareket etti? Ukraynalı oligarkların maşası olan Zelenski isimli komedyen, sınırsız bütçeli sermaye ile parlatılıp Ukrayna Devlet Başkanlığı’na aday yapıldı ve %73 gibi yüksek bir oranla eski başkan Poroşenko’yu yendi. Siyasi tecrübesi ve bilgisi olmayan bu komedyen olayları kavrayamadığı için, AB ve NATO’nun dolduruşuna gelip Rusya’ya kafa tutmaya başladı. Sonra olanları zaten hepimiz günümüzde yaşıyoruz. Peki Merkel’in boru hattı için ikna ettiği İsveç ve Finlandiya ne oldu? İşte onlar da NATO’ya üye yapılarak Rusya’nın Kuzey Akım projesinin yeniden açılma ihtimalini ortadan kaldırdı. Yani ABD, Rusya’nın şah çekişini görüp yaptığı stratejik hamleler ile şahını tamamen güven altına almış oldu.
Peki tüm bu olan bitenden bize ne? Aslında biz olayın tam göbeğindeyiz. Erdoğan bu tarz stratejileri bilmez, anlamaz. Danışmanlarının da olanları kavramaya aklı ermez. Neden böyle söylüyorum? 22 senedir olan bitenden en ufak bir şey kavrayamayan ve hata üstüne hata yapan bir iktidardan bu olayları idrak etmesi elbette beklenemez. Değerli okur, şu soruyu soralım, Avrupa doğalgazı nerden alacak? Cevap basit, Doğu Akdeniz’de İsrail ve Rum Kesimi’nin çıkardığı gaz Avrupa’ya verilecek. Bu işten Hem İsrail hem de Rum Kesimi büyük paralar kazanacak. Deyim yerindeyse ihya olacaklar. Yani bakış açımızı değiştirip olayı ele alırsak, Türkiye İsveç ve Finlandiya’ya NATO üyeliği konusunda destek vererek Rum Kesimi ile İsrail’in ekmeğine yağ sürmüş, onlara gelecekte büyük güç olması için en baba desteği yapmış oldu. Peki bu kadarla kaldı mı? Tabi ki hayır. Bu gaz çıkarıldıktan sonra işlenmesi ve boru hattıyla pompalanması gerekiyor. Büyük bir tesis kurup bu tesisi boru hattıyla Avrupa’ya bağlamak gerekiyor. İşte bunu da Yunanistan yapacak. Türkiye’nin komşuya verdiği tarihi kıyağı gelecek nesiller nasıl anlatacak çok merak ediyorum. Burnumuzun dibinde, Türkiye’ye sadece 20 km uzaklıkta bulunan Dedeağaç’a konuşlanan ABD üssü bu tesisi koruyacak. ABD’nin Dedeağaç üssünde 1000’i aşkın tank, 3500’e yakın zırhlı personel taşıyıcı, 100'e yakın taarruz helikopteri, 35.000 adet anti-tank füze sistemi, 700'ü aşkın obüs ve çok namlulu roketatar sistemi varken daha geçen hafta TRT’nin verdiği habere göre üsteki askeri gücüne 1000 tank, 120 saldırı helikopteri ve 3000 asker daha ekliyor. Ekranlarda elinde çubukla hikaye anlatan sözde uzmanlar ilk zamanlar bu üssün Türkiye’ye karşı kullanılacağını, daha sonra da Rusya’ya karşı kullanılacağını anlatıp durdular. Bir tanesi bile burada kurulacak doğalgaz tesisinden bahsetmediler. İsrail’in Filistin’i nasıl vurduğunu anlatıp dururlar ama Türkiye’nin İsrail’e yaptığı kıyağı anlatmazlar. İsveç ve Finlandiya’yı NATO’ya soktuğumuz için Mavi Vatan’dan vazgeçtiğimizi ne zaman idrak edecekler merak ediyorum. Bunu da Mavi Vatan’a bağlayan Türkiye’de ilk ve tek ben varım. Ben anlatacağım, seneler sonra başkaları idrak edip anlatacak. Onlar TV’de ellerinde çubukla çıkacaklar, benim bu tarihi makalemi 5 kişiden fazlası okuyacak mı? Geçmişte ne yazdıysam nokta atışı gerçekleştiği halde, bir öngörüsü bile gerçekleşmeyen sermayenin şişirdiği sözde uzmanları izlemeye devam etsin herkes.
Konuya dönmeden bir hatırlatma daha yapayım. BBC’de okuduğum habere göre Yunanistan 8,6 milyar dolara 40 adet F35 satın alıyor. Bize de bir takım paketler, sistem güncellemeleri, mühimmat ile birlikte 40 adet F16’yı 23 milyar dolara veriyor. F16 gibi eski model uçak ile uçan bilgisayar F35’i hem sosyal medyada hem de ekranlarda bolca anlatıp durdular. Ben 40 yıllık uçakla, son teknoloji uçağı kıyaslamayacağım. Ayrıca ekranlarda boy gösteren sözde uzmanlar bu uçakların Yunanistan’a karşı ve de Suriye-Irak’ın kuzeyinde kullanamayacağımıza dair taahhüt karşılığında verildiğini anlatmadılar.
Rusya dedim, Yunanistan dedim, Rum Kesimi dedim, İsrail dedim. Arasında, tam ortada kim var? Türkiye. Tüm bunlar olurken, yani ABD Rusya’yı satranç hamleleri ile sıkıştırırken Türkiye ne yaptı? Öncelikle Rus uçağını düşürdük. Kan parası olarak Rusya’dan S400 aldık. Bunun karşılığında en çok para veren ikinci ülke olduğumuz F35 projesinden kovulduk. F35 alma hakkımız ile paramız yandı. Türkiye’nin ilk uçak gemisini yapıyorduk. Bu uçak gemisinde rampa yok. Bunun sebebi F35’ler rampa olmadan havalanıyordu. F35 alamazsak, rampasız uçak gemisi ancak dünyanın en büyük yüzen helikopter pisti olur. F16’lar için rampa gerekiyor ve rampa öyle ekleme ile olacak bir şey değil, sıfırdan tasarlamak lazım. Yani sadece paramız ve F35 alma hakkımız değil, uçak gemimiz de yok oldu. Bu önemli bir detay. Sonra Rusya, Ukrayna’ya saldırdı. Biz ne yaptık? Ukrayna’ya yerli üretimimiz İHA ve SİHA sattık. Şimdi buraya kadar olan kısmı farklı sözcüklerle tekrarlamak istiyorum. Rusya’ya yakınlaşmak için S400 aldık, ABD ile arayı açtık. Yakınlaştığımız Rusya’nın savaştığı Ukrayna’ya İHA ve SİHA satıp Rusya ile arayı açtık. İsveç ve Finlandiya’yı NATO’ya sokup Rusya’yı karşımıza alıp ABD ile barışmaya çalıştık. Yahu neticede geldiğimiz noktaya dönünce elimizde kaybettiğimiz F35 hakkı, para ve gemimiz kalacaksa, ne diye dön baba döndük? Abdülhamit’i anlamak dedikleri işte budur. Dön baba dönelim, dönerken elimizde ne varsa verelim politikasıdır Abdülhamit’i anlamak. Anladık ve Doğu Akdeniz’i kaybettik. Anladık ve düşmanlarımızı gelecek yüzyılın en zenginleri listesine elimizle soktuk. Abdülhamit değil miydi Osmanlı tarihinde en fazla toprak kaybeden? Aynı tas aynı hamam, yola durmadan devam.
BERK ŞİMŞEK
31.01.2024