Halkın, kendisine vermesi için devlete gönderdiği ve devletin aldığı paralarla vatandaşına devlet hizmeti yapacağı paralar var ya hani, bence o paranın takibini yapmadan önce herkesin unuttuğu bir hadiseyi anlatayım. Özellikle Saadet Partisi, Necmettin Erbakan ve Temel Karamollaoğlu propagandası yapanlar iyi okusun.
Sırplar, Boşnak kardeşlerimizi şerefsizce katlettiği dönem Türkiye'de bir yardım kampanyası başlıyor. Bu kampanyayı "büyük müslüman" ve "büyük müşahit" Necmettin Erbakan ile partisi başlatıyor. Halkımız yardım etmeyi sever tabi. Ayrıca konu Boşnak kardeşlerimiz olunca toplanan para milyonlarca dolar oluyor. Ardından konu kapanıyor. Kimsenin aklına bu parayı takip etmek gelmiyor. Bir gün Tansu Çiller grup toplantısında bu paraların ne olduğunu Bosna Hersek'li yetkililere soruyor. Ardından Bosna Hersek'li yetkililerin "bize Türkiye'den herhangi bir para gelmedi" yanıtıyla ortalık karışıyor.
Bu yardım parası toplandıktan sonra faize karşı olan "büyük müşahit" Necmettin Erbakan, paralar "nemalansın" diye Refah Partisi'nin kasası Süleyman Mercümek'e veriyor. Sonrası meçhul. Mevzu Tansu Çiller'in kulağına fısıldanmasa bugüne kadar haberimiz olmayacak olan konu, o günkü basının deşmesiyle alevini yitirmeden mahkemeye taşınıyor. Mercümek, mahkemede parayı borsada nemalandırayım derken batırdığını söylüyor. Mahkeme, 4 yıl 2 ay hapis cezası ve 20 trilyon 655 milyar (o günkü para!) ceza veriyor (kaynak: TBMM Genel Kurul Tutanağı, 20. Dönem 2. Yasama Yılı, 89. Birleşim 06 Mayıs 1997 Salı).
TBMM Malvarlığını Araştırma Komisyonunun Almanya'da bulduğu belgeler, Refah Partili Süleyman Mercümek'in Türkiye'de yönettiği paranın toplam 17 milyon Mark olduğunu ve bu paraların akıbetinin bilinmediğini ortaya koydu. Bu paralar acaba ne oldu? Mecliste konu tartışılırken Refah Partili Necmettin Aydın "her sakallının hesabını biz mi vereceğiz" dedi. (kaynak: Genel Kurul Tutanağı, 20. Dönem 2. Yasama Yılı, 72. Birleşim 25 Mart 1997 Salı).
ara not: Süleyman Mercümek'in o dönem ki ortağı Kadir Topbaş.
Necmettin Erbakan'ın malvarlığı açıklandı ve Necmettin Erbakan'ın elinde 148 kilo külçe altın, 421.000 Amerikan Doları, 532.000 İsviçre Frangı, 611.000 Alman Markı olduğu ortaya çıktı. Tabi bu da mahkemeye taşındı. Bu davadan aldığı 2 yıl 4 aylık mahkûmiyet kararı 2 Aralık 2003’de kesinleşti. Eski TBMM Başkanı Bülent Arınç’ın girişimiyle hapis cezası ev hapsine dönüştürüldü. Ev hapsini Altınoluk’taki yazlığında çektiği sırada da, Cumhurbaşkanı Gül tarafından bu cezası da affedildi.
İşin özeti şu; yardım paraları toplanıp, toplayanlar arasında bu para iç ediliyor. Bir şekilde mevzu ortaya çıkınca mahkeme bu büyük tutar paranın iç edilmesi sebebiyle ufak cezalar kesiyor. Tıpkı Erdoğan gibi Siirt'ten milletvekili seçilen AKP'li Jet Fadıl Türkiye tarihinin en büyük dolandırıcısı. Jet Fadıl, Türkiye çapında defalarca yüklü miktar para dolandırıp tövbe edip yeniden ve yeniden dolandırıyordu. Deniz Feneri davasını hepimiz biliyoruz. En son 15 Temmuz Şehit ailelerine verilmek üzere toplanan paranın kaybolmasına şahit olduk. Bugüne kadar örtülü ödenekten kimler neler götürdü bilmiyoruz. Demek ki Türkiye'de böyle büyük meblağ toplanan paralar iç edilirse, cezası olmaz. Deprem paraları nerde diye soranlar var. Deprem paraları ile Corona sebebiyle mağdur olan aileler için toplanan paralar varya hani, yeni nesilin sık kullandığı tabirle söylüyorum "çokta şey etmemek gerek".
Ayrıca Meclis tutanaklarını incelerken ilginç bir detaya takıldım. Erzincan Milletvekili Mustafa Kul ve 21 arkadaşının, İstanbul-Çatalca-Sazlıkdere Baraj Gölü civarında bulunan bir araziye imar izni verilmek suretiyle bir firmaya haksız menfaat sağlandığı iddialarını araştırmak amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/184) var. Bu bölge hani Kanal İstanbul'un yapılacağı düşünülüp ranta maruz bırakılan yer. Demek ki meselenin mazisi derin. Numan Kurtulmuş'un arazisi de ortaya çıkmıştı geçen sene. Bu arada aynı tutanakta "İstanbul'un içmesuyu ihtiyacının büyük bir bölümünü karşılayan ve 1978 yılından beri İstanbul'un mücavir alanı dışında bulunan Çatalca Sazlıkdere Baraj Gölünün çevresi, bugüne kadar koruma alanı olarak muhafaza edilmesine karşın ve burada, herhangi bir yapılaşmaya izin verilmesi durumunda, yerleşim yerlerinin atık sularının söz konusu baraj gölüne zarar vermesi kaçınılmaz olacağından, bugüne kadar korunan arazilere, sadece bazı kişi ve şirketlere rant sağlama amacıyla imar izni verilmiştir." ifadesi yer alıyor. Bu da Kanal İstanbul öncesi çok önemli bir meclis tutanak raporu.
Berk ŞİMŞEK
10.04.2020